Sevval
New member
Dinde Sihir Var mı? İnanç, Akıl ve Kalbin Kesiştiği Bir Hikâye
Selam forumdaşlar,
Bu gece sizlerle hem kalbime dokunan hem de aklımı epey meşgul eden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen çocukken duyduğumuz bir kelime yıllar sonra yeniden karşımıza çıkar ve bambaşka bir anlam kazanır ya… Benim için “sihir” kelimesi tam olarak öyleydi.
Küçükken anneannem bana “evladım, sihir gerçektir ama Allah izin vermezse hiçbir şey olmaz” derdi. O zamanlar anlamazdım. Sihir dediğim şey peri masallarında kalmalıydı. Ama büyüdükçe, dinde geçen “sihir” kavramının, insanın hem kalbini hem de aklını ilgilendiren derin bir konu olduğunu fark ettim.
---
1. Ali ve Zeynep: İnançla Akıl Arasında
Ali, otuzlu yaşlarının başında, mühendis bir adamdı. Hayata rasyonel bakan, ölçüp biçmeden inanmayı sevmeyen biriydi.
Zeynep ise aynı mahallede yaşayan, iç dünyası derin, empatik bir öğretmendi. İnsanların duygularına, görünmeyen taraflarına inanan bir kalbe sahipti.
Bir gün mahallede tuhaf bir söylenti dolaşmaya başladı: “Falanca komşunun başına gelen gariplikler, büyü yüzündenmiş.”
Ali hemen tepki gösterdi:
“Yahu 21. yüzyıldayız, hâlâ böyle şeylere inanan var mı?”
Zeynep ise sessizce gülümsedi:
“İnanç, sadece göze görünenle sınırlı değildir Ali. Her şeyin bir açıklaması olmayabilir.”
---
2. Bir Akşam Sohbeti: Mantık ve Mistik Arasında
Bir akşam mahalledeki küçük çay bahçesinde oturup sohbet ettiler.
Ali, cebinden telefonunu çıkarıp birkaç makale gösterdi.
“Bak Zeynep, sihir dediğin şeyin çoğu psikolojik etki. İnsan kendi korkusuyla kendini hasta eder.”
Zeynep sakin bir sesle karşılık verdi:
“Doğru. Ama Kur’an’da ‘sihir’ kelimesi geçiyor, biliyorsun. Yani dinde bunun varlığı kabul edilmiş. Ama dikkat et: bu, Allah’ın kudretine denk bir güç değil. Sadece bir imtihan vesilesi.”
Ali sustu. Bu kadar net ve dengeli bir cevap beklemiyordu.
“Yani diyorsun ki hem var hem yok?”
“Hayır,” dedi Zeynep, “var ama sınırlı. İnsan iradesiyle oynayabilecek kadar değil, sadece kalpleri karıştıracak kadar.”
---
3. Bilimsel Bir Gözle: Algı ve Etki
Ali ertesi gün dayanamayıp araştırmaya koyuldu. Akademik makaleler, psikoloji yazıları, hatta tefsir kitapları okudu.
Sonunda fark etti ki, “sihir” kelimesi Arapçada “gizlemek, gizli etki yaratmak” anlamına geliyordu. Yani aslında her büyü, bir aldatmacaydı.
Bilimsel açıdan, insan beyninin plasebo etkisi denen bir özelliği vardır. Eğer bir şeye inanırsanız, bedeniniz o inanca uygun tepkiler verir. Bu, sihrin psikolojik kısmını açıklar.
Ama dindeki sihir kavramı, sadece zihinle değil, ruhla da ilgilidir.
Zeynep’in dediği gibi, Allah dilemedikçe hiçbir şey gerçekleşmez. Bu, inançla bilimin kesiştiği o narin çizgiydi.
---
4. Kadının Bakışı: Kalpteki İyileştirici Güç
Zeynep, çevresindeki insanların korkularını dinledikçe fark etti ki, asıl sihir insanın kendi kalbinde başlıyordu.
Kimi bir sözle kırılıyor, kimi bir bakışla iyileşiyordu.
Bir gün komşusu ağlayarak geldi:
“Bana büyü yapmışlar, kimseyle konuşamıyorum.”
Zeynep onu sakinleştirdi. Elini tuttu, birlikte dua ettiler. Sonra dedi ki:
“Belki de büyü değil bu, yorgun kalbinin sesi. Korkma. Dua, sabır ve güven — en güçlü korumadır.”
O an Zeynep, dinde “sihirden korunma”nın aslında kalbi sağlam tutmak olduğunu anladı. Çünkü şeytanın en büyük hilesi, korkuya sihir süsü vermesiydi.
---
5. Erkeğin Bakışı: Akıl ve Stratejiyle İman
Ali’nin zihninde hâlâ sorular vardı. “Eğer sihir varsa, neden Allah izin veriyor?”
Bir gece sabaha kadar düşündü. Sonra bir ayet buldu:
> “Sihirbaz, nerede olursa olsun, asla iflah olmaz.” (Tâhâ, 69)
O an anladı ki, din sihri reddetmiyor ama onu sınırlıyor. Çünkü insanın iradesi, Allah’ın kudreti karşısında asla bağımsız olamaz.
Ertesi gün Zeynep’e mesaj attı:
“Belki de sen haklıydın. Sihir insanın inancını test eder, ama onu yok edemez.”
Zeynep sadece şu cevabı yazdı:
“Bazen iman, görünmeyene güvenmektir. Tıpkı bir uçağın motorunu görmeden uçmasına inanmak gibi.”
---
6. Dinde Sihir: Gerçek mi, Sınav mı?
Dini kaynaklara göre sihir, varlığı kabul edilen ama yasaklanan bir olgudur.
Kur’an’da Bakara Suresi 102. ayette, “Süleyman’ın hükümranlığına sihir karıştıranların aslında şeytanlar olduğu” söylenir.
Yani sihir bir güç değil, bir sapmadır. İnsan ne zaman Allah’a güvenmeyi bırakırsa, başka güçler aramaya başlar.
Zeynep bunu şöyle özetledi:
“Sihir, Allah’ın değil, insanın boşluğudur.”
---
7. Kapanış: İki Yol, Tek Gerçek
Aylar geçti. Ali’nin aklı hâlâ araştırıyordu ama kalbi artık korkmuyordu.
Zeynep ise çevresine umut vermeye devam ediyordu.
Bir gün birlikte bir seminerde konuşma yaptılar.
Ali sahneye çıkıp dedi ki:
“Ben mühendis Ali. Eskiden sadece gördüğüme inanırdım. Ama şimdi biliyorum ki, her şeyin ölçüsü yok. İnanç, matematiği aşan bir şey.”
Zeynep mikrofona uzandı.
“Ben öğretmen Zeynep. İnsanlar bana sık sık ‘sihir var mı?’ diye soruyor. Ben de onlara diyorum ki:
Evet, sihir var — ama o, kalbin içindeki korkuyu sevgiyle yenebilme gücüdür.”
Salon sessizdi. Herkes hem düşündü, hem hissetti.
---
8. Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce gerçekten dinde “sihir” var mı, yoksa bu sadece insanın kendi korkularını anlamlandırma biçimi mi?
İnanç mı korur bizi, yoksa bilgi mi?
Birinin kalbine iyi gelmek, kötü bir büyüyü bozmak sayılır mı?
Belki de asıl mesele sihrin varlığı değil…
Bizim, görünmeyenle nasıl baş ettiğimizdir.
Çünkü bazen en güçlü dua, insanın kendi içindeki iyiliğe inanmasıdır.
Selam forumdaşlar,
Bu gece sizlerle hem kalbime dokunan hem de aklımı epey meşgul eden bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen çocukken duyduğumuz bir kelime yıllar sonra yeniden karşımıza çıkar ve bambaşka bir anlam kazanır ya… Benim için “sihir” kelimesi tam olarak öyleydi.
Küçükken anneannem bana “evladım, sihir gerçektir ama Allah izin vermezse hiçbir şey olmaz” derdi. O zamanlar anlamazdım. Sihir dediğim şey peri masallarında kalmalıydı. Ama büyüdükçe, dinde geçen “sihir” kavramının, insanın hem kalbini hem de aklını ilgilendiren derin bir konu olduğunu fark ettim.
---
1. Ali ve Zeynep: İnançla Akıl Arasında
Ali, otuzlu yaşlarının başında, mühendis bir adamdı. Hayata rasyonel bakan, ölçüp biçmeden inanmayı sevmeyen biriydi.
Zeynep ise aynı mahallede yaşayan, iç dünyası derin, empatik bir öğretmendi. İnsanların duygularına, görünmeyen taraflarına inanan bir kalbe sahipti.
Bir gün mahallede tuhaf bir söylenti dolaşmaya başladı: “Falanca komşunun başına gelen gariplikler, büyü yüzündenmiş.”
Ali hemen tepki gösterdi:
“Yahu 21. yüzyıldayız, hâlâ böyle şeylere inanan var mı?”
Zeynep ise sessizce gülümsedi:
“İnanç, sadece göze görünenle sınırlı değildir Ali. Her şeyin bir açıklaması olmayabilir.”
---
2. Bir Akşam Sohbeti: Mantık ve Mistik Arasında
Bir akşam mahalledeki küçük çay bahçesinde oturup sohbet ettiler.
Ali, cebinden telefonunu çıkarıp birkaç makale gösterdi.
“Bak Zeynep, sihir dediğin şeyin çoğu psikolojik etki. İnsan kendi korkusuyla kendini hasta eder.”
Zeynep sakin bir sesle karşılık verdi:
“Doğru. Ama Kur’an’da ‘sihir’ kelimesi geçiyor, biliyorsun. Yani dinde bunun varlığı kabul edilmiş. Ama dikkat et: bu, Allah’ın kudretine denk bir güç değil. Sadece bir imtihan vesilesi.”
Ali sustu. Bu kadar net ve dengeli bir cevap beklemiyordu.
“Yani diyorsun ki hem var hem yok?”
“Hayır,” dedi Zeynep, “var ama sınırlı. İnsan iradesiyle oynayabilecek kadar değil, sadece kalpleri karıştıracak kadar.”
---
3. Bilimsel Bir Gözle: Algı ve Etki
Ali ertesi gün dayanamayıp araştırmaya koyuldu. Akademik makaleler, psikoloji yazıları, hatta tefsir kitapları okudu.
Sonunda fark etti ki, “sihir” kelimesi Arapçada “gizlemek, gizli etki yaratmak” anlamına geliyordu. Yani aslında her büyü, bir aldatmacaydı.
Bilimsel açıdan, insan beyninin plasebo etkisi denen bir özelliği vardır. Eğer bir şeye inanırsanız, bedeniniz o inanca uygun tepkiler verir. Bu, sihrin psikolojik kısmını açıklar.
Ama dindeki sihir kavramı, sadece zihinle değil, ruhla da ilgilidir.
Zeynep’in dediği gibi, Allah dilemedikçe hiçbir şey gerçekleşmez. Bu, inançla bilimin kesiştiği o narin çizgiydi.
---
4. Kadının Bakışı: Kalpteki İyileştirici Güç
Zeynep, çevresindeki insanların korkularını dinledikçe fark etti ki, asıl sihir insanın kendi kalbinde başlıyordu.
Kimi bir sözle kırılıyor, kimi bir bakışla iyileşiyordu.
Bir gün komşusu ağlayarak geldi:
“Bana büyü yapmışlar, kimseyle konuşamıyorum.”
Zeynep onu sakinleştirdi. Elini tuttu, birlikte dua ettiler. Sonra dedi ki:
“Belki de büyü değil bu, yorgun kalbinin sesi. Korkma. Dua, sabır ve güven — en güçlü korumadır.”
O an Zeynep, dinde “sihirden korunma”nın aslında kalbi sağlam tutmak olduğunu anladı. Çünkü şeytanın en büyük hilesi, korkuya sihir süsü vermesiydi.
---
5. Erkeğin Bakışı: Akıl ve Stratejiyle İman
Ali’nin zihninde hâlâ sorular vardı. “Eğer sihir varsa, neden Allah izin veriyor?”
Bir gece sabaha kadar düşündü. Sonra bir ayet buldu:
> “Sihirbaz, nerede olursa olsun, asla iflah olmaz.” (Tâhâ, 69)
O an anladı ki, din sihri reddetmiyor ama onu sınırlıyor. Çünkü insanın iradesi, Allah’ın kudreti karşısında asla bağımsız olamaz.
Ertesi gün Zeynep’e mesaj attı:
“Belki de sen haklıydın. Sihir insanın inancını test eder, ama onu yok edemez.”
Zeynep sadece şu cevabı yazdı:
“Bazen iman, görünmeyene güvenmektir. Tıpkı bir uçağın motorunu görmeden uçmasına inanmak gibi.”
---
6. Dinde Sihir: Gerçek mi, Sınav mı?
Dini kaynaklara göre sihir, varlığı kabul edilen ama yasaklanan bir olgudur.
Kur’an’da Bakara Suresi 102. ayette, “Süleyman’ın hükümranlığına sihir karıştıranların aslında şeytanlar olduğu” söylenir.
Yani sihir bir güç değil, bir sapmadır. İnsan ne zaman Allah’a güvenmeyi bırakırsa, başka güçler aramaya başlar.
Zeynep bunu şöyle özetledi:
“Sihir, Allah’ın değil, insanın boşluğudur.”
---
7. Kapanış: İki Yol, Tek Gerçek
Aylar geçti. Ali’nin aklı hâlâ araştırıyordu ama kalbi artık korkmuyordu.
Zeynep ise çevresine umut vermeye devam ediyordu.
Bir gün birlikte bir seminerde konuşma yaptılar.
Ali sahneye çıkıp dedi ki:
“Ben mühendis Ali. Eskiden sadece gördüğüme inanırdım. Ama şimdi biliyorum ki, her şeyin ölçüsü yok. İnanç, matematiği aşan bir şey.”
Zeynep mikrofona uzandı.
“Ben öğretmen Zeynep. İnsanlar bana sık sık ‘sihir var mı?’ diye soruyor. Ben de onlara diyorum ki:
Evet, sihir var — ama o, kalbin içindeki korkuyu sevgiyle yenebilme gücüdür.”
Salon sessizdi. Herkes hem düşündü, hem hissetti.
---
8. Siz Ne Düşünüyorsunuz Forumdaşlar?
Sizce gerçekten dinde “sihir” var mı, yoksa bu sadece insanın kendi korkularını anlamlandırma biçimi mi?
İnanç mı korur bizi, yoksa bilgi mi?
Birinin kalbine iyi gelmek, kötü bir büyüyü bozmak sayılır mı?
Belki de asıl mesele sihrin varlığı değil…
Bizim, görünmeyenle nasıl baş ettiğimizdir.
Çünkü bazen en güçlü dua, insanın kendi içindeki iyiliğe inanmasıdır.