Burak
New member
“Kabartma” Deyince Aklıma Tost Geldi Ama…
Selam millet!
Başıma geleni anlatayım, gülün geçin… Geçen gün edebiyat dersinde hoca “Kabartma nedir?” diye sordu. Benim aklımda direkt gözümün önüne kaşar peynirli, kızarmış bir tost geldi! Dedim kendi kendime “Şimdi bunun edebiyatla ne alakası var?” Meğer işin içine girince, bu kabartma dedikleri şey, sadece ekmek üstü kaşar değil, edebiyatın da süsü, püfü, ruhuymuş meğer! Hadi gelin birlikte bu edebi "kabartmayı" inceleyelim. Ama tostsuz olmaz, yanınıza bir çay da alın
Kabartma Nedir Edebiyatta?
Edebiyatta “kabartma”, bir kişinin, durumun ya da olayın olağanüstü yönleriyle, etkileyici ve dikkat çekici bir biçimde tasvir edilmesine denir. Yani bir tür **abartı ama sadece büyütme değil**, aynı zamanda vurgulama, yüceltme, etkileyici kılma sanatı.
Şöyle düşünün: Normalde “Ali hızlı koşar” demek yerine “Ali koşarken ayakları yere değmiyordu sanki, rüzgâr bile ona yetişemiyordu” derseniz, işte orada kabartma devreye girmiştir. Gerçeklikten biraz uzaklaşır ama duyguya, etkiye yaklaşır. Abartıyı makyaj gibi düşünün; biraz fazla sürülünce komik olabilir ama dozunda olunca etkileyici bir görünüm verir.
Bir Erkek Gözüyle Kabartma: Stratejik Sanat!
Şimdi erkeklerin bu meseleye yaklaşımı biraz daha stratejik, kabul edelim. Bir erkek yazar kabartmayı çoğu zaman bir **vurucu etki yaratmak**, okurun dikkatini bir noktada toplamak için kullanır. Düşünün ki bir savaş sahnesi yazıyor: “Savaş meydanında gürleyen top sesleri yeri yarıyor, askerler birer çelik duvar gibi ilerliyordu…” Bu, okuyucunun zihninde bir sinema sahnesi gibi patlar!
Hatta bazı erkek yazarlar için kabartma adeta bir taktik hamledir: Okurun ilgisi mi düştü? Hemen duyguyu, olayı, kişiyi kabart, dikkat topla! Okurun zihni dağılmasın. Stratejik düşünürler, çünkü işin sonunda bir sonuç almak isterler: Akılda kalıcılık!
Kadın Gözüyle Kabartma: Duygunun Renkleri
Kadın yazarlar ise çoğu zaman kabartmayı ilişkisel ve duygusal bağlamda kullanırlar. Bir annenin sevgisini anlatırken “Onun kolları, bütün dünyayı sarabilecek kadar genişti” demek, işte duyguyu kabartmayla büyütmektir. Burada amaç, okura mantık değil, kalpten bir his vermek.
Kadın bakışı, kabartmayı süs değil, ruhun iç sesi olarak kullanır. Yani abartmaz da diyelim ki “yoğunlaştırır.” İnsan ilişkileri, duygular, özlemler, aşk... Hepsi kabartmayla hem güzelleşir hem de anlam kazanır.
Hani derler ya, “duygular kelimelere sığmaz” diye, işte kabartma o taşan duyguları ifade etmenin yollarından biri olur kadın kaleminde.
Tarihten Örnekler: Yunus Emre’den Orhan Veli’ye
Yunus Emre’nin “Ben yürürüm yâne yâne” dizesinde bile bir kabartma sezersiniz. Yani adam yürümekle kalmıyor, içi yanarak, aşk ile tutuşarak yürüyor. Bu bir fiziksel hareket değil, **duygu seliyle coşan bir yürüyüş**.
Orhan Veli’ye geldiğimizde kabartma daha modern bir biçimde çıkar karşımıza. Şiirinde “bir elinde cımbız, bir elinde ayna / umurunda mı dünya!” derken, o kadının tavrını öyle bir kabartır ki, okurun zihninde hemen canlı bir karakter belirir.
Demek ki kabartma hem klasiklerde hem de modern edebiyatta, yazarın duygusunu, fikrini daha etkili anlatmasının anahtarı olmuş.
Kabartma Sanatıyla Mizah: Abartmadan Olmaz!
Bir de işin komik tarafı var. Mizahın en büyük dostu kabartmadır. Nasreddin Hoca fıkralarından Aziz Nesin hikâyelerine kadar birçok mizahi metin, kabartmayı zekice kullanır. Hani şu “Testiyi kıran çocuk öyle bir kaçtı ki, arkasında rüzgâr yerle bir oldu” tarzı cümleler vardır ya… İşte bunlar sizi güldürürken aslında kabartma sayesinde hafızada yer eder.
Bir şeyin ne kadar abartıldığını anlarsınız ama gülersiniz çünkü bu abartı tam da yaşanmış gibi hissedilir.
Kabartma Günümüzde Nerede Kullanılır?
Sadece edebiyatta mı? Yok canım! Kabartma bugün reklam metinlerinde, sloganlarda, politik konuşmalarda bile var.
Mesela:
* “Bu diş macunu dişlerinize ışık hızıyla beyazlık kazandırır!”
* “Bu kahve sabahları yeniden doğuş gibi!”
Dikkat edin, kabartma sadece şiir kitabında değil, sabah kahvenizde bile var!
Edebiyatın Baharatı: Fazla Kaçarsa Ne Olur?
Her güzel şeyin ayarı vardır tabii. Kabartmayı dozunda kullanmazsanız ne olur? Okur der ki: “Yahu bu karakter insan mı, yoksa Marvel kahramanı mı?”
Yani kabartma sanatı, bir yemeğe koyduğunuz baharat gibidir. Fazlası okuru hikâyeden uzaklaştırır, ama azı da hikâyeyi yavan bırakır.
Sözün Kısası: Kabartmadan Korkmayın, Tadını Bilin
Edebiyatta kabartma; duygulara derinlik, olaylara hacim, karakterlere çarpıcılık katmanın yollarından biri. Erkekler onu stratejiyle, kadınlar ise kalple kullanıyor. Biri “etkileyeyim” derken, diğeri “hissettireyim” diyor. İkisi de haklı, ikisi de farklı güzel!
Siz hiç “kabarttığınız” bir şeyi hatırlıyor musunuz? Belki bir yazınızda, belki bir tartışmada bir şeyi olduğundan büyük göstermeye çalıştınız… Hadi şimdi siz de yazın: “Ben bir gün şöyle bir kabartma yaptım ki…”
Yorumlarda bekliyorum. Tostlu ya da tostsuz fark etmez.
Selam millet!
Başıma geleni anlatayım, gülün geçin… Geçen gün edebiyat dersinde hoca “Kabartma nedir?” diye sordu. Benim aklımda direkt gözümün önüne kaşar peynirli, kızarmış bir tost geldi! Dedim kendi kendime “Şimdi bunun edebiyatla ne alakası var?” Meğer işin içine girince, bu kabartma dedikleri şey, sadece ekmek üstü kaşar değil, edebiyatın da süsü, püfü, ruhuymuş meğer! Hadi gelin birlikte bu edebi "kabartmayı" inceleyelim. Ama tostsuz olmaz, yanınıza bir çay da alın
Kabartma Nedir Edebiyatta?
Edebiyatta “kabartma”, bir kişinin, durumun ya da olayın olağanüstü yönleriyle, etkileyici ve dikkat çekici bir biçimde tasvir edilmesine denir. Yani bir tür **abartı ama sadece büyütme değil**, aynı zamanda vurgulama, yüceltme, etkileyici kılma sanatı.
Şöyle düşünün: Normalde “Ali hızlı koşar” demek yerine “Ali koşarken ayakları yere değmiyordu sanki, rüzgâr bile ona yetişemiyordu” derseniz, işte orada kabartma devreye girmiştir. Gerçeklikten biraz uzaklaşır ama duyguya, etkiye yaklaşır. Abartıyı makyaj gibi düşünün; biraz fazla sürülünce komik olabilir ama dozunda olunca etkileyici bir görünüm verir.
Bir Erkek Gözüyle Kabartma: Stratejik Sanat!
Şimdi erkeklerin bu meseleye yaklaşımı biraz daha stratejik, kabul edelim. Bir erkek yazar kabartmayı çoğu zaman bir **vurucu etki yaratmak**, okurun dikkatini bir noktada toplamak için kullanır. Düşünün ki bir savaş sahnesi yazıyor: “Savaş meydanında gürleyen top sesleri yeri yarıyor, askerler birer çelik duvar gibi ilerliyordu…” Bu, okuyucunun zihninde bir sinema sahnesi gibi patlar!
Hatta bazı erkek yazarlar için kabartma adeta bir taktik hamledir: Okurun ilgisi mi düştü? Hemen duyguyu, olayı, kişiyi kabart, dikkat topla! Okurun zihni dağılmasın. Stratejik düşünürler, çünkü işin sonunda bir sonuç almak isterler: Akılda kalıcılık!
Kadın Gözüyle Kabartma: Duygunun Renkleri
Kadın yazarlar ise çoğu zaman kabartmayı ilişkisel ve duygusal bağlamda kullanırlar. Bir annenin sevgisini anlatırken “Onun kolları, bütün dünyayı sarabilecek kadar genişti” demek, işte duyguyu kabartmayla büyütmektir. Burada amaç, okura mantık değil, kalpten bir his vermek.
Kadın bakışı, kabartmayı süs değil, ruhun iç sesi olarak kullanır. Yani abartmaz da diyelim ki “yoğunlaştırır.” İnsan ilişkileri, duygular, özlemler, aşk... Hepsi kabartmayla hem güzelleşir hem de anlam kazanır.
Hani derler ya, “duygular kelimelere sığmaz” diye, işte kabartma o taşan duyguları ifade etmenin yollarından biri olur kadın kaleminde.
Tarihten Örnekler: Yunus Emre’den Orhan Veli’ye
Yunus Emre’nin “Ben yürürüm yâne yâne” dizesinde bile bir kabartma sezersiniz. Yani adam yürümekle kalmıyor, içi yanarak, aşk ile tutuşarak yürüyor. Bu bir fiziksel hareket değil, **duygu seliyle coşan bir yürüyüş**.
Orhan Veli’ye geldiğimizde kabartma daha modern bir biçimde çıkar karşımıza. Şiirinde “bir elinde cımbız, bir elinde ayna / umurunda mı dünya!” derken, o kadının tavrını öyle bir kabartır ki, okurun zihninde hemen canlı bir karakter belirir.
Demek ki kabartma hem klasiklerde hem de modern edebiyatta, yazarın duygusunu, fikrini daha etkili anlatmasının anahtarı olmuş.
Kabartma Sanatıyla Mizah: Abartmadan Olmaz!
Bir de işin komik tarafı var. Mizahın en büyük dostu kabartmadır. Nasreddin Hoca fıkralarından Aziz Nesin hikâyelerine kadar birçok mizahi metin, kabartmayı zekice kullanır. Hani şu “Testiyi kıran çocuk öyle bir kaçtı ki, arkasında rüzgâr yerle bir oldu” tarzı cümleler vardır ya… İşte bunlar sizi güldürürken aslında kabartma sayesinde hafızada yer eder.
Bir şeyin ne kadar abartıldığını anlarsınız ama gülersiniz çünkü bu abartı tam da yaşanmış gibi hissedilir.
Kabartma Günümüzde Nerede Kullanılır?
Sadece edebiyatta mı? Yok canım! Kabartma bugün reklam metinlerinde, sloganlarda, politik konuşmalarda bile var.
Mesela:
* “Bu diş macunu dişlerinize ışık hızıyla beyazlık kazandırır!”
* “Bu kahve sabahları yeniden doğuş gibi!”
Dikkat edin, kabartma sadece şiir kitabında değil, sabah kahvenizde bile var!
Edebiyatın Baharatı: Fazla Kaçarsa Ne Olur?
Her güzel şeyin ayarı vardır tabii. Kabartmayı dozunda kullanmazsanız ne olur? Okur der ki: “Yahu bu karakter insan mı, yoksa Marvel kahramanı mı?”
Yani kabartma sanatı, bir yemeğe koyduğunuz baharat gibidir. Fazlası okuru hikâyeden uzaklaştırır, ama azı da hikâyeyi yavan bırakır.
Sözün Kısası: Kabartmadan Korkmayın, Tadını Bilin
Edebiyatta kabartma; duygulara derinlik, olaylara hacim, karakterlere çarpıcılık katmanın yollarından biri. Erkekler onu stratejiyle, kadınlar ise kalple kullanıyor. Biri “etkileyeyim” derken, diğeri “hissettireyim” diyor. İkisi de haklı, ikisi de farklı güzel!
Siz hiç “kabarttığınız” bir şeyi hatırlıyor musunuz? Belki bir yazınızda, belki bir tartışmada bir şeyi olduğundan büyük göstermeye çalıştınız… Hadi şimdi siz de yazın: “Ben bir gün şöyle bir kabartma yaptım ki…”
Yorumlarda bekliyorum. Tostlu ya da tostsuz fark etmez.
